Tüm sevdiklerime, sevenlerime ve yakın dostlarıma merhabalar..
Okullar kapandıktan sonra başarılı bir ders sezonunun ardından ailem ile tatile çıkmak
çok güzel ve çok anlamlı gerçekten..
Okullar kapanmadan bir süre öncesinden beri Mimar Sinan hakkında bazı araştırmalar
ve çeşitli anekdotlar inceleme aşamasındaydım..
Sanat felsefesi olarak Mimar Sinan ilgimi çeken ustalardan biri olmuştur herzaman..
Araştırmalarımı yaparken özellikle aradığım yabancı ve orjinal bir eser vardı..
Mimar Sinan'ı anlatan bu eseri bulmak her ne kadar uğraş versemde pek mümkün olmadı.
Ancak dün bir arkadaşımın aracılığı ile bu eserin Fransızca bölümlerine kavuşabildim..
Orjinal ismi The Age Of Sinan olan bu eser son 10 yıldır en zor bulunabilen eserlerden biri aslında..
Bu araştırmalı eser uzun yıllar önce Princeton University Press tarafından kaleme alınmış oldukça zengin içerikli bir eserdir.. Esrin orjinali ingilizcedir ancak aynı dönemde büyük değer gördüğünden ispanyolca ve Fransızca'ya da çeviriler yapılmış..
Bu değerli eser 2009 yılında ise araştırmacı yazar Gülru Necipoğlu tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.. Ancak Türkiye'de pek kıymeti bilinmeyen eserlerden biridir..
Eser orjinal anlatımıyla aslında Türkiye'de 1930- ile 1942 yılları arasında oldukça ses getirecek konuma ulaşsada eserde yer alan bilgiler Türk yazılı medyasında sürekli yasaklanmıştır.. Türk medyasındaki Cumhuriyet ve diğer bazı gazeteler eserdeki bilgileri manşetten yayınlamaya kalkışsalarda bu defalarca engellenmiştir..
Günümüzde de bu yasak halen devam etmektedir..
Eserin Fransızca metinlerine ulaştığımda çok mutlu oldum, Fransızcam iyi olduğu için ve zaten Fransız kolejinde okuyor olduğum için eserin içeriğini anlamak ve irdelemek çok zor olmadı..
Türk Osmanlı tarihindeki bazı özel bilgilerin saklı tutulduğunu biliyordum ancak, bu gizli bilgilerin farklı boyutlara ulaşabileceğinide öğrenmiş oldum..
Türkiye'de her zaman Mimar Sinan gibi değerlerin miraslarına, anıtlarına ve mezar yapılarına her zaman önem verilir ve bu da gereklidir..
Ancak Türk halkından saklanan özel bilgilerde hep olmuştur ve eserin Fransızca içeriğinden bazı gizli bilgileride burada paylaşacağım..
Kesin bir tarih verilmesede yine 1930 ile 1945 yılları arasında Mimar Sinan'ın mezarı Arkeolojik bir çalışma için açılıyor, fekat her nedense mezar kapatılırken araştırmacılar tarafından Mimar Sinan'ın kafatası mezardan alınıyor ve mezar bu şekilde kapatılıyor..
Ancak bu araştırma yıl olarak tahminimce ve benim araştırmalarım ışığında kişisel öngörülerime göre 1938 yılından öncelerde gerçekleşmiş.
Çünkü Mimar Sinan'ın kafatasının mezardan alındığı olayı Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya kadar ulaşıyor..
Atatürk bu olaya oldukça sinirleniyor ve bu hadsizliğin araştırılması ve de kafatasının nerede olduğunun belirlenmesi için kesin emir veriyor..
Kısa sürede Atatürk'e haber geliyor, Mimar Sinan'ın kafatasının İstanbul Antropoloji Müzesinde muhafaza edildiği ve incelendiği bilgisi geliyor..
Atatürk Mimar Sinan'ın kafatasının mezarına geri konması için emir veriyor fekat 1938 yılında Paşa hazretleri vefat ettiği için bu emir hiç uygulanmıyor..
Bir dönem Topkapı müzesinde sanat bölümünde Mimar Sinan'ın kafatası sergileniyor,
Fekat kısa süre sonra Topkapı sarayındaki bu bölüm halka kapatılıyor ve kafatası bir daha hiçbir şekilde bulunamıyor..
Dönemin Antropoloğu Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu, bu kafatasının hiçbir zaman mezara geri konmadığını ifade etsede, Türk medyasında konunun üzerine gidilmiyor ve günümüzde de bu konu yasaklanıyor..
Ancak olaylar bununlada sınırlı değil esasen..
Daha önceki 200 yıllık araştırmalar kapsamında Osmanlı padişahlarının mezarlarının çeşitli araştırmalar için açıldığı incelendiği ve Padişahların kafataslarınında mezarlarından alındığı ve asla geri konmadığı bilgisi Halktan gizli tutuluyor..
Konu ile ilgili bazı siteler Mimar Sinan'ın kafatasının gizli tarikatların elinde olduğunu iddia etselerde bu kafataslarının ben tarikatların elinde değilde Avrupa'nın önde gelen tarih koleksiyoncularının elinde olabileceğini düşünüyorum.. Bu düşünceme Padişahların kafataslarıda dahil aslında..
Çünkü yine araştırmalarıma göre geçtiğimiz 200 yıl da dahil olmak üzre Osmanlı Ve Türk tarihi eserleri Avrupa'da ki koleksiyoncuların eline geçmiş, sonrasında da bahsettiğimiz mezarların açılmasıda yine bu amaçla gerçekleşmiştir diye düşünüyorum..
Tabi bunlar muhtemelen her zaman gizli sır olarak kalmaya devam edecek ve tarihi değerleri etkilememek için her zaman saklı tutulacaktır diye düşünüyorum...
Tatil sonrasında yeni araştırmalarım ve yeni yazılarımla karşınızda olmak için..
Tekrar buluşmak üzere..
Hepinize Sonsuz Sevgi Ve Saygılarımla....
DİLARA FERHUNDE ÖZNİL